Sektörden

At Yarışlarının Kısa Târihi

Yaklaşık 50 milyon yıl öncesinin atı nasıl bir evrim geçirmiş ve ne zaman yarışabilecek yapıya kavuşmuştur? At-insan etkileşimi hangi aşamalardan geçerek günümüzdeki biçimini almıştır? Bu sorulara bulunan yanıtlar at yarışlarıyla kuşkusuz birebir bağlantılıdır. İnsanoğlunun târihteki ilerleyişi attan yararlandığı nispette artmış; atın görev ve evrimi de bu durumdan önemli ölçüde etkilenmiştir. Ateşli silâhların gelişerek barutun top gibi ağır silâhlarda kullanılması atın savaş alanlarındaki önemini azaltmış görünse de atlar daha yüz yüzelli yıl öncesine kadar en hızlı ulaşım, haberleşme aracıdır: “Üstelik bugünün soğuk makineleri gibi değil, insana yakın bir dost, hassas bir canlı, sevgiyi öğreten, doğayla bütünleştiren bir varlık olarak…” Teknolojik devrimin motorlu vâsıtaların îcâdıyla en üst seviyelere tırmanmasıyla nihâyet at insan hayâtından büyük ölçüde çekilerek daha çok sportif amaçlarla kullanılmaya başlamış, yâni dar bir alana hapsedilmiştir.

AT YARIŞLARI NASIL BAŞLADI?

At yarışlarının çıkış noktasını saptamak için, atın evcilleştirildiği târihe bakmak gerekir. Çünkü evcilleştirilen, binekte kullanılan ve hızlı koşabilen atın yarıştırılmadığı düşünülemez. Atın Türkler tarafından evcilleştirildiği kabul edildiğine göre, at yarışlarının kökenini de bizim kültürümüzde aramak gerekir. Gerçekten de Türk mitolojisinde, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te, Manas destânında hep at yarışlarıyla ilgili pasajlar vardır. Yarışlar sözünü ettiğimiz çağlardan günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Savaşlarda kullanılan atlı arabalar arabalı yarış kültürünü doğurmuştur. Eski Yunan’da iki ya da üç atla ve Roma’da dört atla çekilen arabalarla yapılan yarışlar için devâsa binâlar inşâ yapılması gerekmiş, Grekçe hippos “at” ve dromos “yarış, meydan” sözcüklerinden türeyen “hipodrom” kavramı böylece ortaya çıkmıştır.

Arabalı yarışlar (trot) Hun, Hitit ve Osmanlı imparatorluklarında da yapılmıştır. Arabalı yarış kültürünü Dersaâdet’e (İstanbul) devrim sonrası çarlık Rusya’sından Osmanlı’ya ilticâ eden Beyaz Ruslar getirmiş, yarışlar Taksim stadyumu, Büyükdere ve Veliefendi çayırlarında koşulmuştur. Günümüzde arabalı yarışlar özellikle Fransa’da büyük ilgi görmektedir. At yarışlarının son dönemini “organize yarışlar” olarak adlandırabiliriz. Bu evre de kendi içinde, engelli, konkurhipik vb gibi birkaç alt gruba ayrılır; ama düz yarışlar en ilgi gören türdür. Organize yarışlar, bütün ülkelerce kabul gören soy kütüklerine (stud-book) kayıtlı saf kanlar (thorougbred) arasında ve yarış türüne göre belirlenmiş uluslararası kurallara göre koşulur. İngiltere söz ettiğimiz yarışların beşiğidir. Bahisli koşular XVIII. yüzyılda koşulan maç yarışlarıyla (match racing) başlamıştır. Başlangıçta maç yarışının ödül ve mesâfesi yarışacak atların sâhiplerince belirlenmiştir.

At sâhibi ve at sayısı her geçen gün arttıkça maç yarışları yeterli gelmemiş, atların cins, yaş ve performansları göz önünde tutularak farklı tür pist ve mesâfelerde daha çok atın yarışabileceği koşular düzenlemeye başlanmıştır. Başta ikrâmiyeler olmak üzere, yarışçılığa âit masrafların müşterek bahis gelirlerinden sağlanmasıyla da günümüzdeki sistem oluşturulmuştur.

SAF KAN MI, THOROUGHBRED Mİ?

1793 yılında İngiltere’de yayımlanan soy kütüğünün ilk cildinde yer alan atlar “thoroughbred” olarak adlandırılmıştır. Thoroughbred, “özen ve dikkatle yetiştirilmiş” anlamına geldiği hâlde, saf kan denilerek yanlış kullanılmaktadır. Günümüzde thoroughbred ya da yaygın deyimle saf kan sıfatını taşıyanların ataları 1793 yılında yayımlanan soy kütüğünün birinci cildinde yer alan aygır ve kısraklardır. Soy ağacı (pedigree) sözünü ettiğimiz soy kütüğüne bağlanmayan bir atın küresel yarış ve yetiştiricilikte hiçbir değeri yoktur. Thorougbred’in atçılık deyimiyle saf kan olmadığı kesindir. Çünkü bu atların kökenleri Türk, Arap ve Berberî aygırlarıyla, İtalya’dan İngiltere’ye gönderilen 20 kadar kısrağa dayanmaktadır. Yâni thoroughbred İngiltere’ye getirilen farklı atların yetiştirilmesiyle ortaya çıkmış, buradan da dünyânın dört bir yanına yayılmıştır. Byerley Turk; Darley Arabian ve Godolphin Barb ile birlikte soy kurucu üç aygırdan biri ve bunların en eskisidir. Günümüzde bir atın thoroughbred sayılabilmesi için Byerley Turk’ün torununun torunu Herod (1758), Godolphin Barb’ın torunu Matchem (1748) ya da Darley Arabian’ın torunu Eclipse (1764) kan hattından gelmesi gerekir. Byerley Turk hattının günümüze ulaşan kolunu da Woodpecker (1773) oluşturur. 1929 Gâzi Koşusu gâlibi Cap Gris Nez, 1934 Ece ve 1991 yılında Gâzi Koşusu’nu kazanan Abbas ülkemizdeki ünlü Byerley Turk temsilcileridir.

ARAP ATÇILIĞINDAKİ YERİMİZ FARKLI

Saf kan Arap atçılığı günümüzde birçok ülkede yapılmaktadır. Osmanlı imparatorluğu döneminde, pâdişah ve yakınlarının, devlet ileri gelenlerinin ahırlarında nitelikli Arap atlarının bulunduğu bilinmektedir. Örneğin II. Abdülhamid’in Kağıthâne Harası adıyla anılan saray ahırı (ıstabl-ı âmire) saf kan Arap atlarıyla ünlenmişti. Ayrıca II. Abdülhamid, 1878 yılında İstanbul’a gelen eski ABD Başkanı Ulysses Grant’a, Leopard ve Linden Tree adlı Arap aygırlarını hediye etmiş, bu atlarla birlikte, 1893 yılında Chicago Dünya Fuarı’na gönderilen Obeyran ile Nedime de ABD’nin saf kan Arap atları soy kütüklerinde yer almışlardır. Türkiye Arap atı yarış ve yetiştiriciliğinde günümüzün lider ülkesi konumundadır.

LEVANTENLER VE BATILI ANLAMDA AT YARIŞLARI

Batı Avrupa’dan ticâret amacıyla ülkemize gelen yabancılar İstanbul ve İzmir gibi önemli ticâret merkezlerinde özgün topluluklar oluşturdular. Levanten (doğulu) adı verilen bu azınlıklar Batılılaşma süreciyle birlikte, bulundukları kentlerin sosyal ve kültürel yaşamını önemli ölçüde etkilediler. Osmanlı’ya levantenler aracılığıyla giren “alafranga” yaşam biçiminde elbette at yarışlarının da payı vardır.

Osmanlı döneminde ilk organize yarışlar, 1856 yılında levantenlerin kurduğu Smyrna Races Club (İzmir Yarış Kulübü) bünyesinde düzenlenmiştir. Yarışlar Şirinyer Çayırı’ndaki tek tribünlü pistte koşulmuş, büyük ilgi toplamıştır. Buca’nın yanı başında Paradiso, yâni “Cennet” diye anılan şimdiki Şirinyer dönemin rağbet gören mesîrelerindendir. Sait Akson, o günleri şöyle anlatıyor:

“Şirinyer yarış yeri, koşu günleri daha sabahtan dolmaya başlardı. Pek çok kimse çamlıkta piknik yapmaya geliyordu. Koşular sabahtan başlar, öğleden sonrada devam ederdi. İzmir eşrâfının ve önemli kişilerin dâvet edildiği tribünde, koşulara ara verildiği öğle sıralarında mükellef sofralar kurulur, ziyâfetler verilirdi. Buca kısa zamanda, sâkin, âsûde havası, romantik çekiciliği, güzel parkları ve şirin evleriyle sevimli bir atçılık köyü olmuştu.”

Levantenler İzmir’e önemli ziyâretçilerin geldiği zamanlarda da program dışı yarışlar düzenlemiştir. Mısır seyahati dönüşü şehre gelen Sultan Abdülaziz’in onuruna 24 Nisan 1863 Cuma günü koşulan at yarışları bunlardan biridir. Spora düşkünlüğüyle bilinen sultan yarışları çok beğenmiştir. Onun at ve atçılığa düşkünlüğünü bilen yakın çevresindekiler, İzmir’dekine benzer yarışların İstanbul’da düzenlenmesi için harekete geçmişler ve nihâyet sultânın izniyle de koşular düzenlenmiştir. Türkiye Jokey Kulübü Müzesi’nde sergilenen ipek kâğıda basılı yarış programında şöyle yazılıdır: “Sene 1280 hulûl edecek cemâziyelevvelinin 3 cuma ve 4 cumartesi günleri Kâğıthâne’de teşvîkât-ı seniyye-i hazret-i pâdişâhî ile ber-vech-i âti at yarışlarının icrâ olunacağı mukarrer bulunmuştur.” Yarışlar 16-17 Ekim 1863 târihlerinde Kâğıthâne Çayırı’nda koşulmuştur.

JOKEY KULÜP SESLERİ

İngiltere’de yerel jokey kulüpler ya da eş anlamlı kuruluşların farklı dönemlerde ortaya çıktığı bilinmektedir. 1750 yılında bir grup atçının kurduğu, Newmarket Jockey Club, kendi yarış kurallarını yayımlar. Bu kulübün elde ettiği başarı, kulübün Britanya hatta diğer ülkelerde de örnek alınmasına neden olur. Buna paralel Newmarket Jokey Kulübü, yarış kurallarının yanı sıra yarış takvîminin belirlenmesi, genel soy kütüğünün (General Stud Book) oluşturulması gibi konularda da yetkilendirilmiştir. İngiltere’de düzenlenen yarışların sorumluluğu da kulübün üstündedir. Birçok ülkenin örnek aldığı İngiltere Jokey Kulübü (The Jockey Club) 1750 yılından beri bağımsız çalışmaktadır. Yurt içinde İzmir Yarış Kulübü ve yurt dışındaki jokey kulüp uygulamalarının ilk yansıması, 1864 yılında İstanbul’da kurulan Dersaâdet Jokey Kulübü’yle olmuştur. Kulübün yönetmeliği Cerîde-i Havâdis gazetesinin 829 numaralı sayısında yayımlanmıştır. Yönetmelikte kulübün amacının, at yarışlarını özendirmek ve Osmanlı devletinde at soylarını iyileştirmek olduğu belirtilmiştir.

Aynı yıl, kurban bayramının son üç günü (17-19 Mayıs) yapılan koşuları başta Sultan Abdülaziz olmak üzere nâzır, sefir, devlet adamı ve subayların üç gün boyunca izledikleri yine Cerîde-i Havâdis gazetesinin haberleri arasında yer alır.

1877-1878 Rus harbinde aldığımız yenilgi ülkede büyük sarsıntı yaratmış, bütün eğlence ve spor faâliyetleri gibi at yarışları da kesintiye uğramıştır. Hele Osmanlı’nın dağılıp parçalanmasının önüne geçebilmek adına konmuş yasaklarla dolu baskıcı bir dönemin başlamasıyla da İstanbul’da bu türde bir organizasyonun yapılabilmesi imkânsızlaşmıştır. Ancak bu olumsuz ortama rağmen Aydın, Balıkesir, Manisa, Konya, Bursa, Amasya, Sivas, Samsun, Adana, Erzurum, Urfa, Halep, Şam, Bağdat ve Musul gibi şehirlerde at yarışlarının yapıldığı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’n deki belgelerden öğrenilebilmektedir. XIX. yüzyıl sonlarındaki Dersaâdet Jokey Kulübü düşüncesinin bir sonraki aşaması, İstanbul’da kurulan Osmanlı Jokey Kulübü (Jockey Club Ottoman) olmuştur. Osmanlı Jokey Kulübü’nün, Batı’daki örnekleri gibi bir yarış otoritesi olmak amacıyla kurulduğunu söyleyebiliriz. Ancak dönemi etkisi altına alan siyâsi çalkantılar Osmanlı Jokey Kulübü’nün, kuruluşundan yaklaşık 4 ay sonra etkisizleşerek târih sahnesinden silinmesine neden olmuştur.

VELİEFENDİ YENİ YARIŞ YERİ OLUYOR

Ülke içinde yaşanan iktidar mücâdeleleri, Balkanlardaki karışıklıklar ve Trablusgarp Savaşı gibi hâdiseler çağdaş yarışçılığa geçiş sürecini olumsuz etkilemiş, bir süreliğine dondurmuştur. İttihatçıların güçlendiği bu dönemde (1910-1911) İzmir’in tanınmış atçılarından Evliyazâde Refik Bey İstanbul’a gelerek İzmir’deki gibi düzenli yarışların pâyitahtta da yapılabilmesinin yolunu aramıştır.

Sait Akson, Yarışçılık Anıları’nda, “At Yarışları yapmak için evvela akla gelen bir yarış yeridir. Böyle bir fikir, bir hipodrom tesisi o devirde, henüz zihinlerde tekevvün etmemiş…”

diyerek Osmanlı’daki at yarışlarının o günlerdeki durumuna işâret etmektedir.

İttihat ve Terakkî’nin birinci adamı Enver Paşa, Refik Bey’in önerisini benimseyince pâyitahtta at yarışları düzenlemek için harekete geçilir ve Çırpıcı Çayırı’nın Veliefendi olarak adlandırılan sâhile yakın yerinde bir yarış tesîsi kurulur. İnşâ edilen ilk hipodrom, iki ahşap tribün ve iki pistten oluşmaktadır. Yarışların düzenlenmesini de Islâh-ı Nefs-i Feres (At Soyunu İyileştirme) Cemiyyeti üstlenir. Cemiyetin günümüze ulaşan ilk yarış programında, pâdişâhın himâyesindeki koşuların 4, 13 ve 18 Ekim 1912 târihlerinde Veliefendi’de yapılacağı îlân edilir.

Reşat Köstem’in yazısının devamı için; https://www.zdergisi.istanbul/makale/at-yarislarinin-kisa-tarihi-220

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar İlginizi Çekebilir

Sektörden

At Yetiştiriciliği Üzerine

At yetiştiriciliği yapmak isteyen girişimcilerin öncelikle at yetiştiriciliği, genetik bilim, at yetiştiriciliği faaliyetleri ve başarılı bir yetiştirme işlemi için gereken
Sektörden

Türk Atçılığının efsanelerini bir kez daha anımsayalım

Türk atçılığının efsanelerini bir kez daha hatırlayalım….. 23 Bold Pilot Tartışmasız olarak Türk atçılık tarihinin en sevilen atı olan ve