Kanuni Sultan Süleyman Koşusu’nu üst üste üçüncü kez Deniz Efe kazandı
Arap atlarının sentetik pistteki en önemli mücadelesinde 4+ yaşlı 12 safkan start aldı. Arif Çelik’in sahibi olduğu, antrenörlüğünü ise Fırat Turan’ın üstlendiği Deniz Efe (Altaha – Ahubere / Caş) jokeyi Ahmet Çelik idaresinde zafere uzanarak üç yıl üst üste bu zorlu koşuyu kazanma başarısı gösterdi. Anadolu Tarım İşletmeleri tarafından yetiştirilen 6 yaşındaki kır at, sekizinci Grup 1 koşu galibiyetine imza attı.
Yarışı izlemek için tıklayınız.
Kanuni Sultan Süleyman

Türk ve İslam tarihinde önemli bir sıçrama yapan, Avrupa ve dünya tarihinin seyrini değiştiren Kanuni Sultan Süleyman, 6 Kasım 1494’te Trabzon’da doğdu. Annesi Hafsa Sultan’dır.
Şehzade Selim Trabzon’da sancak beyiyken dünyaya gelen oğluna Kur’an da geçen ve kendi ismiyle aynı kökten gelen taşıyan Süleyman adını koydu.
Kanuni hakkında gerek Türkiye’de gerekse dünyada çok önemli çalışmalar yapıldı. Ancak özellikle Ferudun Emecen, İdris Bostan ve Halil İnalcık hocaların bu konudaki çalışmaları bizler için asıl ufuk açıcı akademik çalışmalar oldu.
30 Eylül’de tahta çıkış yıldönümünü vesile kılarak kaleme aldığımız bu yazıda da esas referans kaynaklarımız bu değerli hocalarımızdır.
Çocukluk yılları Trabzon’da geçen Süleyman, ilk eğitimini de orada aldı. 10 yaşında sancağa çıkması gerekirken II. Bayezid’in siyasi tercihi nedeniyle bu durum gecikti. 15 yaşındayken, babasının da etkisiyle Kırım bölgesine Kefe sancağına atandı.
Yavuz Sultan Selim 1512’de tahta çıkınca İstanbul’a gelen Şehzade Süleyman’a Manisa sancağında görev verildi. 22 Eylül 1520’de Yavuz’un vefatından sonra 30 Eylül 1520’de Osmanlı tahtına oturdu.
İlk icraatları arasında adaletin sağlanması, halka zulmedenlerin cezalandırılması ve Mısır gibi yeni Osmanlı hududuna dahil edilen yerlerden gelen bazı sanatkârların ülkelerine dönmesine izin vermek oldu.
Bu bağlamda Abbasi halifesi sıfatını taşıyan Mütevekkil-Alellah’ı da Kahire’ye gönderdi. Bu siyaseti, halifelik sıfatını da doğrudan üzerine aldığını gösteren bir uygulama olarak yorumlandı.
Kanuni, büyük dedesi Fatih Sultan Mehmed’in izinden giderek benzer şekilde iddialı bir fetih stratejisi benimsedi. Batı’ya yönelik fetih politikasını hemen uygulamaya başlayarak Belgrad ve Rodos’u hedef aldı.
İlk olarak 1521’de Belgrad’ı fethetti. Böylece, Osmanlı’nın Batı’ya genişlemesinin önünü açtı. Bu dönemde Avusturya ve Fransa arasındaki savaş da Osmanlı için uygun bir zemin hazırladı.
Belgrad’ın fethi Osmanlı Devleti için hem askeri hem de sembolik değeri büyük bir zafer oldu. Daha sonra, dedesi Fatih’in başarısız olduğu Rodos’u hedef aldı. Rodos’un fethi, Akdeniz hakimiyeti açısından önemliydi çünkü ada, Kahire-İstanbul deniz yolu üzerinde stratejik bir konumdaydı.
Osmanlı donanması, Yavuz Sultan Selim döneminde yapılan hazırlıklarla güçlendirilmiş Osmanlı donanması Rodos’un fethi için hazır hale getirilmişti. 1522’de Osmanlı gemileri denize açıldı ve Kanuni, kara ordusunun başında Rodos seferine katıldı.
Rodos’un fethi sırasında Kanuni, adanın çeşitli bölgelerini gezdi ve kuşatmalara bizzat nezaret etti. Fethin ardından Rodos şövalyelerinin teslim olmasıyla birlikte onlara adayı terk etmeleri için izin verdi ve liderleri Philippe Villiers de l’Isle-Adam ile görüştü.
Fetihten sonra Rodos’ta bir süre kalan Kanuni, İstanbul’a döndü ve veziriazamlığa İbrâhim Paşa’yı getirdi. Ancak, o günkü genel uygulamaları ve hiyerarşik yükselme kurallarını zedeleyen bu kararı görünürde Ahmed Paşa’nın Mısır’da isyan etmesine yol açan sebeplerden biriydi.
Sultan, Mısır’daki krizi çözmek için İbrâhim Paşa’yı Kahire’ye gönderdi. İsyan bastırıldı ve Osmanlı nizamı yeniden sağlandı. İbrahim Paşa Mısır’da kaldığı 6 aylık sürede bir Mısır Kanunnamesi yaparak hukuki, askeri ve siyasi düzeni başarıyla yeniden tesis etti.
Avrupa ve Alman Habsburgları politikası
Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa’daki gelişmeleri her zaman yakından takip etti. Bu bağlamda Avrupa içlerine doğru genişleme siyasetini başarıyla uyguladı.
Fransa Kralı I. François ile Habsburg İmparatoru V. Karl arasında yaşanan güç mücadelesinde Fransa yenilince, Habsburgların Osmanlı’yı tehdidi yeni bir zemin kazandı. Bu yüzden Kanuni zorunlu olarak Macaristan’a yönelik bir sefer planladı. Zira, Macar Krallığı’nın sona ermesiyle bu bölgeye müdahale mecburi bir hal aldı.
Kanuni beklendiği gibi Budin’i hemen ele geçirdi. Kanuni’nin hedefi Habsburglarla doğrudan hesaplaşmaktı. Bu nedenle Viyana’yı kuşatma planlarını da gözden geçirdi. Ancak ağır hava koşulları ve stratejik hesaplarla kuşatma kısa sürede kaldırıldı.
Bir müddet sonra Avrupa’daki siyasi dengeler değişti ve Fransa’nın Osmanlılarla kurduğu ittifak bozuldu. Bu durum, Kanuni’yi öfkelendirse de İstanbul’a döndüğünde oğullarının sünnet düğünlerini büyük bir şenlikle düzenledi ve halk nezdindeki imajını pekiştirdi ve meşruiyetini güçlendirdi.
Aynı zamanda bu kutlamalar, saltanatının onuncu yılına denk getirildi ve bu şekilde kazanılan zaferlerin görkemi halka gösterildi. Padişahlığının ilk on yılındaki bu genişleme süreci, Osmanlı İmparatorluğu’nun hem Akdeniz’deki hem de Avrupa’daki askeri ve siyasi etkisini önemli ölçüde artırdı.
Kanuni Sultan Süleyman, Macar meselelerine dair diplomatik gelişmeleri yakından izliyordu. 1530’da Ferdinand’ın elçileriyle görüştü, ancak Ferdinand Budin üzerindeki işgal emellerini sürdürdü.
1531’de Budin’i kuşatması, Kanuni’nin yeni bir sefer yapmasını icbar etti. Sultan Süleyman, bu kez hedefini Habsburg İmparatoru V. Karl olarak belirledi ve onunla kozlarını paylaşmak için meydan savaşı yapmayı planladı.
Sefer sırasında Osmanlı ordusu Macar topraklarına ilerledi, ancak Viyana’ya yaklaşan ordular karşısında imparatorluk birlikleri harekete geçmedi. Osmanlı ordusu Güns Kalesi’ni aldıktan sonra Gratz’a yöneldi.
Bu sefer, Viyana’yı doğrudan hedeflemekten çok, Macar topraklarındaki Osmanlı hâkimiyetini güçlendirmeyi amaçladı. Dönüşte İstanbul’da büyük şenlikler düzenlendi.
Kanuni’nin doğu politikası
Batıda geçici de olsa bir denge kurulduktan sonra Kanuni, Osmanlı Devleti’nin doğusundaki Safevi tehdidine odaklandı. Bu dönemde dinî hassasiyetin artması, Osmanlı siyasetinde ve bürokrasisinde derin bir etki yarattı.
Hilafet anlayışı güçlenirken Hanefi mezhebi devletin resmî doktrini haline geldi. Dinî muhalifler üzerindeki baskılar arttı ve sapkınlıkla suçlanan birçok kişi idam edildi. Bu adımlarla Kanuni’nin, Safevîler sorununu kökten çözmeyi düşündüğü tahmin edilmektedir.
1533’te İbrahim Paşa’yı sefere gönderen padişah, İstanbul’da bir süre bekledikten sonra kendisi de sefere çıktı. Safevîlerin karşı harekâtı üzerine Tebriz’e yöneldi ve şehri ele geçirdi.
Bağdat’a kadar uzanan zorlu bir yolculuktan sonra şehre girdi. Bağdat’ta dört ay boyunca şehrin imarı için çalıştı ve önemli kamusal yapılar inşa ettirdi. Safevîler’le mücadele sürerken Osmanlılar Bağdat ve Basra’yı ele geçirdi, ancak Tebriz tekrar Safevîlerin kontrolüne geçti.
Akdeniz politikası: Denizler Fatihi Barbaros
İran ve Irak Seferinin ardından İbrahim Paşa, başarısızlık ve iç çekişmelerin etkisiyle idam edildi. Bu olay, Kanuni’nin iç dünyasında önemli bir değişikliğe yol açtı. Hürrem Sultan’ın etkisi artarak devam etti.
Onun Kanuni ile 1558 yılındaki vefatına kadar süren aşkları hem sultan hem de devlet idarecileri üzerindeki etkisi birçok edebi eserin ana konusu oldu.
Barbaros Hayreddin Paşa Akdeniz’de başarılı deniz harekâtları yürütmeye devam etti. Osmanlılar, Preveze Deniz Muharebesi’nde Andrea Doria’yı yenilgiye uğrattı ve Akdeniz’de üstünlük sağladı.
Ömrü savaş meydanlarında büyük zaferler kazanan Sultan Süleyman, ailesine olan bağlılığını gösteren adımlar da attı.
Oğullarının sünnet düğünlerini düzenledi ve kızı Mihrimah Sultan’ı Rüstem Paşa ile evlendirdi. Sultan, siyasi gerginliklerden kaçınmak için Edirne’de daha fazla vakit geçirmeye başladı ve uzun av partilerine katıldı.




